İsrail'in Batı'daki kredisi tükeniyor mu?

Kaynak, Reuters
İsrail, Gazze'ye yönelik "Gideon'un Savaş Arabaları" adını verdiği yeni askeri operasyonunu sürdürüyor. Aralarında çocukların da olduğu yüzlerce insan hayatını kaybederken Gazze'deki insani durum da kötüleşiyor.
İsrail 18 Mayıs Pazar günü, 11 haftalık ablukanın ardından açlık krizi uyarısı yapılan Gazze'ye "asgari gıda yardımı" girişine izin verileceğini duyurdu. Ancak Birleşmiş Milletler'in henüz dağıtımı yapılmadığını söylediği bu sınırlı yardımlar, Avrupa Birliği yetkilileri tarafından da "okyanusta bir damla" olarak nitelendirildi.
Tüm bunlarla birlikte İsrail üzerindeki uluslararası baskı da büyüyor.
İngiltere, Fransa ve Kanada, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarını "ağır şekilde" genişletmeye devam etmesi durumunda "somut adımlar" atacakları uyarısında bulundu.
Ardından İngiltere 20 Mayıs'ta İsrail ile yeni ticaret anlaşması müzakerelerini askıya aldığını duyurdu.
Aynı gün Avrupa Birliği, İsrail ile Ortaklık Anlaşması'nın gözden geçirileceğini açıkladı.
BBC Dış Haberler Editörü Jeremy Bowen ve BBC Diplomasi Muhabiri Paul Adams bu uluslararası baskının ne anlama geldiğini yazdı.

Fransa, İngiltere ve Kanada'nın Gazze uyarısı ne anlama geliyor?
Jeremy Bowen - BBC Dış Haberler Editörü
İsrail, 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırılarının ardından çoğunluğu ABD tarafından finanse ve tedarik edilen silahlarla savaşa girdi.
Diğer müttefikleri de İsrail'e kendi yöntemleriyle aynı derecede etkili bir destek verdiler.
Çoğunluğu İsrailli sivillerden oluşan 1.200 kişinin öldürülmesi ve 251 kişinin rehin alınması karşısında duyulan dehşete dayanan derin bir iyi niyet ve dayanışma kredisi.
Artık İsrail'in kredisinin tükendiği görülüyor, en azından Fransa, İngiltere ve Kanada açısından. İsrail'in Gazze'deki savaşı yürütme biçimine karşı bugüne kadarki en güçlü kınamayı yayımladılar.
İsrail'in, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Hamas'ı yok edeceğini, kalan rehineleri kurtaracağını ve tüm Gazze'yi doğrudan askeri kontrolüne alacağını söylediği yeni saldırıyı durdurması gerektiğini söylediler.
Üç ülkenin açıklamaları Netanyahu'nun argümanlarını reddediyor ve ateşkes çağrısında bulunuyor.
Üç hükümet birlikte "İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarının genişlemesine şiddetle karşı çıktıklarını" söylüyor ve ekliyor: "Gazze'deki insani acının seviyesi tahammül edilemez raddeye ulaştı."
Geriye kalan rehinelerin serbest bırakılması çağrısında bulunuyorlar ve 7 Ekim'deki "hain saldırıdan" sonra İsrail devletinin "İsraillileri terörizme karşı savunma hakkına sahip olduğuna inandıklarını" hatırlatıyorlar.
Ancak son saldırıların tamamen orantısız olduğunu söylüyorlar.
Ayrıca Netanyahu'nun Gazze'ye "asgari" gıda gönderilmesine izin verme kararının "tamamen yetersiz" olduğunu söylüyorlar.
Netanyahu nasıl yanıt verdi?
Netanyahu ise buna "Londra, Ottawa ve Paris'teki liderler, 7 Ekim'de İsrail'e yönelik soykırım saldırısına büyük bir ödül teklif ederek benzer vahşetlere davetiye çıkarıyorlar" diyerek karşılık verdi.
İsrail başbakanı, Hamas rehineleri geri verir, silahlarını bırakır, liderlerinin sürgüne gitmesini kabul eder ve Gazze "askerden arındırılırsa" savaşın sona erebileceğinde ısrar etti.
Netanyahu "Hiçbir ulusun bundan daha azını kabul etmesi beklenemez ve İsrail kesinlikle kabul etmeyecektir" dedi.
Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında arama emri çıkarılan Netanyahu bu suçlamaları "antisemitik" olarak nitelendiriyor.
İsrail Başbakanı, saygın bir uluslararası araştırmanın yaklaşan kıtlık uyarısının ardından Gazze ablukasının kaldırılması için yoğun uluslararası baskı altındaydı.

Kaynak, EPA
AB ve İngiltere arasında Londra'da düzenlenen zirvede konuşan Avrupa Konseyi Başkanı António Costa, Gazze'deki insani krizi "uluslararası hukukun sistematik olarak ihlal edildiği ve tüm bir nüfusun orantısız askeri güce maruz bırakıldığı bir trajedi" olarak niteledi.
"İnsani yardımların güvenli, hızlı ve engelsiz bir şekilde ulaştırılması gerekiyor" dedi.
Netanyahu'nun sınırlı miktarda yardım gönderme yönündeki isteksiz kararı, aşırı milliyetçi koalisyon ortakları tarafından kınandı.
2007 yılında ırkçılığa teşvik ve İsrail'in terör örgütü olarak sınıflandırdığı aşırılıkçı bir Yahudi grubunu destekleme suçlarından hüküm giyen Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir, Netanyahu'nun kararının "rehinelerimiz tünellerde çürürken Hamas'a yakıt ve oksijen vereceğini" söyledi.
19 Mayıs Pazartesi günü, İsrail ordusunun karadan ve havadan saldırılarında çok sayıda küçük çocuk dahil birçok Filistinli sivil ölürken, Gazze'ye sadece beş tır girebildi.
İsrail'in Gazze'yi yerle bir etmesine ve on binlerce Filistinli sivili öldürmesine karşı çıkanlar, Fransa, İngiltere ve Kanada hükümetlerinin seslerini çıkarmakta çok geç kaldığını söyleyecekler.
Birçoğu, Gazze'deki ölüm ve yıkımı; aynı zamanda Filistin topraklarının diğer tarafında, Batı Şeria'da, silahlı Yahudi yerleşimcilerin askeri operasyonları ve baskınlarında Filistinli sivillerin öldürülmesini ve topraklara el konulmasını protesto ediyor.
Ne değişti?
Ancak bazen savaş siyasetinde tek bir olay, hükümetleri harekete geçmeye zorlayabilecek kadar keskin bir şekilde netleştiren ve belirginleştiren sembolik bir güce sahiptir.
Bu seferki, 23 Mart'ta İsrail güçlerinin Gazze'de 15 sağlık görevlisi ve yardım görevlisini öldürmesiydi.
Olay, İsrail'in 18 Mart'ta iki aydır devam eden ateşkesi bir dizi yoğun hava saldırısıyla bozmasının ardından yaşandı.
Yinelenen savaşın beşinci gününde bir İsrail birliği sağlık konvoyuna saldırdı ve öldürdükleri kişileri ve kurşunlanmış araçlarını kuma gömdü.
Toplu mezara gömülen bir cesetten çıkan cep telefonundaki görüntülerle, İsrail'in olan bitene dair açıklamasının doğru olmadığı ortaya çıktı.
Sahibi, öldürülmeden önce olayı filme almıştı.

Kaynak, Reuters
İsrail'in acil durum görevlilerinin İsrailli muharip askerler için potansiyel bir tehdit olduğu iddiasını kanıtlamaktan uzak olan video, işaretli ve iyi aydınlatılmış ambulansların ve acil durum araçlarının, içlerindeki neredeyse herkes öldürülene kadar sistematik olarak saldırıya uğradığını gösteriyordu.
O günden beri endişeler İsrail'in her zamanki muhalifleri dışındakiler için de artıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un öncülük ettiği İsrail'in Avrupalı müttefikleri daha sert bir dil kullanıyor.
'Somut adımlar atacağız'
İsrail'in saldırısına son verilmesi çağrısı yapan açıklama, şimdiye kadar İsrail'e yönelik yapılan en sert eleştiriydi.
Görüşmelere katılan üst düzey bir Avrupalı diplomatik kaynak, kullanılan sert dilin "insani duruma yönelik büyüyen siyasi öfkenin, aşılmış bir çizginin ve bu İsrail hükümetinin cezasız kalıyormuş gibi görünmesinin gerçek bir yansıması" olduğunu söyledi.
İsrail için daha da kötüsü, açıklamada "Netanyahu hükümeti bu korkunç eylemleri sürdürürken seyirci kalmayacağız. İsrail yinelenen askeri saldırıyı durdurmaz ve insani yardıma yönelik kısıtlamaları kaldırmazsa daha somut adımlar atacağız" deniliyor.
Bu adımların neler olabileceğini belirtmiyorlar. Bir olasılık yaptırımlar olabilir. Daha güçlü bir adım Filistin'i bağımsız bir devlet olarak tanımak olacaktır.
Fransa, Haziran başında New York'ta Suudi Arabistan'ın eş başkanlığını yürüttüğü bir konferansta Filistin'i ülke olarak tanıyan diğer 148 ülkeye katılmayı düşünüyor. İngiltere de Fransızlarla bu konuyu görüştü.
İsrail, sert bir şekilde geri püskürterek onlara Hamas'a bir zafer sunacaklarını söyledi. Ancak Fransızlar, Kanadalılar ve İngilizler tarafından yapılan açıklamanın tonu, İsrail'in onlara baskı yapma kabiliyetini kaybettiğini gösteriyor.

İngiltere'nin tavrı nasıl?
Paul Adams - BBC Diplomasi Muhabiri
Gazze'deki savaşın üzerinden bir buçuk yıldan fazla zaman geçtikten sonra, İngiltere'nin İsrail'e karşı sabrını yitirdiği görülüyor.
Parlamentoda milletvekillerine hitap eden Başbakan Sir Keir Starmer ve Dışişleri Bakanı David Lammy, gerçekten öfkeli görünüyordu.
Starmer, özellikle masum çocuklar arasında yaşanan acıların "dayanılmaz" boyutlara ulaştığını söyledi.
İsrail'in az miktarda insani yardıma izin verme kararını ise "tamamen yetersiz" olarak niteledi.
Başbakan, İsrail'in askeri operasyonlarını daha da yoğunlaştırma kararından "dehşete düştüğünü" belirtti.
Lammy de benzer ifadeler kullandı ve Gazze'deki durumu "iğrenç" olarak tanımladı.
İngiltere Dışişleri Bakanı, İsrail'in aşırı sağcı maliye bakanı Bezalel Smotrich'in Gazze'nin sivil nüfustan arındırılması gerektiği yönündeki önerisini "canavarca" olarak kınadı.
İsrail'in attığı adımların, bu ülkeyi dünya çapında dost ve ortaklarından uzaklaştırdığını ve "İsrail Devleti'nin imajına zarar verdiğini" söyledi.

Kaynak, PA Media
İngiltere bu öfke ve olası somut yaptırım açıklamalarında yalnız değil.
Aralarında İngiltere'nin de bulunduğu 27 bağışçı ülke tarafından, İsrail'in öne sürdüğü yeni bir Gazze yardım modeli kınandı.
Bu model, Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere mevcut insani yardım kuruluşlarının yerini, İsrail ordusunun desteklediği sivil yüklenicilere bırakmayı amaçlıyor.
BM ve bağışçı ülkeler, bu yeni modelin kötü tasarlandığını, siyasi amaçlı olduğunu ve Gazze'de onlarca yıldır uygulanan uluslararası insani yardım sisteminin yerini alamayacağını savunuyor.
Gazze'de faaliyet gösteren yardım kuruluşlarından birinin temsilcisi, Gazze İnsani Yardım Vakfı planının "tamamen zamansız" olduğunu söyledi ve İsrail'in, Hamas'ın yardımları geniş çapta saptırdığı yönündeki iddialarını destekleyecek hiçbir kanıt sunmadığını belirtti.
İsrail'in liberal gazetesi Haaretz'e konuşan bir Batılı diplomat ise bu yeni modeli "çılgın bir plan ve tam anlamıyla delilik" olarak tanımladı.
İngiltere parlamentosunda gerçekleşen hararetli bir tartışma sırasında, Lammy, İsrail'e yönelik uluslararası eleştirilerin Hamas'a yaradığını öne süren Muhafazakâr Parti'den karşıt görüşteki Priti Patel ile karşı karşıya geldi.
Lammy, Patel'i, Gazze'de yaşanan gerçeklerle yüzleşmemekle suçladı.

Kaynak, AVAM KAMARASI
Bazı milletvekilleri ise İngiltere'nin yeterince ileri gitmediğini savunarak, ülkenin Filistin'i tanımasının zamanının geldiğini tekrar dile getirdi.
Hükümet ise sadece sembolik nedenlerle böylesine önemli bir adım atmanın pratikte hiçbir şeyi değiştirmeyeceği görüşünde.
Ancak gelecek ay Suudi Arabistan ile birlikte ev sahipliği yaptığı bir konferansta Fransa'nın Filistin'i tanıması ihtimaliyle, bazıları İngiltere'nin de bu adımı atmasını umuyor.
İngiltere bunu yapmasa bile, İsrail'in destekçilerinin giderek daha fazla hayal kırıklığına uğradığı ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun "Gideon'un Savaş Arabaları" adını verdiği yeni askeri operasyonunun, iki milyon sivilin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu Gazze'ye daha fazla acı getireceği yönündeki korkuların arttığı açık.
ABD Başkanı Donald Trump bile sabrının tükendiğini ifade etti ve geçen hafta tamamladığı bölge turunun sonunda "çok sayıda insan açlıktan ölüyor" uyarısında bulundu.
Netanyahu hükümeti, İsrail'in en sadık müttefikleri arasında bile desteğini kaybediyor.
Kudüs'te düzenlenen Dünya Yahudi Kongresi konferansında, örgütün başkanı Ronald Lauder, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar'a açıkça meydan okudu.
"İsrail'in yaptığı tüm iyi şeyler, Smotrich'in Gazze'yi aç bırakma ve yıkıma uğratma yönündeki sözleri nedeniyle yok oluyor. Bu açıklamalar dünyanın dört bir yanında yayımlanıyor," diyen Lauder, Netanyahu'nun neden onu durdurmadığını sordu.
İsrailli kıdemli gazeteci Ben Caspit'e göre, Sa'ar'ın cevabı kısaydı:
"Gerektiği şekilde not ettim."